SATILAN MALIN VEYA HİZMETİN AYIPLI OLMASI
Av. Doğukan Çınar*
Giriş
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını korumak, zararlarını tazmin etmek, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlamak, tüketiciyi aydınlatmak ve bilinçlendirmek amacıyla önlemler almak, tüketicileri kendilerini koruyucu girişimlere özendirmek ve bu konularda politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelere teşvik etmeye ilişkindir. Çalışmamızda 6502 sayılı TKHK’da düzenlenen ayıplı mal, 6098 sayılı TBK ile desteklenerek incelenmiştir. Bu doğrultuda çalışmamızın birinci bölümünde ayıplı mal kavramının tanımı, ayıp çeşitleri, hukuki niteliği, ayıplı maldan sorumluluk konuları detaylı bir şekilde incelenip, örneklendirmeler yapılarak açıklanmıştır. İkinci bölümde ise tüketicinin, ayıplı maldan doğan seçimlik hakları, bu seçimlik haklarının sınırları, işbu hakların kullanımındaki zamanaşımları açıklanmıştır.
BİRİNCİ BÖLÜM
GENEL OLARAK
- Tanımlar
- Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari ya da mesleki amaç gözetmeden edinen, tüketen, satın alıp kullanan ve üretici olmayan kimselere tüketici denir. Tüketici satılan malın veya hizmetin nihai son kullanıcısıdır. TKHK’nın 3. maddesinin (k) bendinde de tüketicinin tanımı açık bir şekilde yapılmıştır.
- Satıcı: TKHK’nın 3. maddesinin (i) bendinde açıklandığı üzere; kamu tüzel kişileri de dahil, ticari veya mesleki amaçları doğrultusunda tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilere satıcı denir. Mal satma veya hizmet sunma satıcı tarafından kazanç elde etmek için gerçekleştirilmelidir. Satıcının kazanç sağlama amacı yoksa ve ürün veya hizmet satışında mesleki bir sürekliliği bulunmuyorsa TKHK hükümleri uygulanamayacaktır. Örneğin; kendisine yeni bir telefon almak için, kullanmakta olduğu telefonu arkadaşına satan kişi TKHK kapsamında satıcı konumunda olmayacak ve sattığı telefonda bir problem çıkması durumunda alıcı TKHK hükümlerinden yararlanamayacaktır.
- Tüketici İşlemi: TKHK’nın 3. maddesinin (ı) bendinde açıklandığı üzere; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun (tacir) adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme (simsarlık, eser, vekâlet, bankacılık vb.) ve hukuki işleme tüketici işlemi denir. Yalnızca taraflardan birinin tüketici, diğerinin ise satıcı olması durumunda tüketici işlemi gerçekleşir. Tarafların her ikisi de tüketici ise veya alıcı mal veya hizmeti ticari veya mesleki amaçla satın almışla bu durumda tüketici işleminden söz edilemez. Örneğin; evinize bir piknik tüpü aldığınızda tüketici sayılırsınız, fakat bu tüpü iş yerinizde kullanmak için aldıysanız tüketici sayılmazsınız. Bu durumda aradaki hukuki ilişki ticaridir.
- Üretici: TKHK’nın 3. maddesinin (n) bendinde de açıklandığı üzere; tüketiciye sunulmuş olan malları üretenler, mal üzerine markasını, unvanını veya ayırt edici olmasını sağlayacak herhangi bir işaretini koyan gerçek veya tüzel kişilere üretici denir.
- İthalatçı: TKHK’nın 3. maddesinin (e) bendinde açıklandığı üzere; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere mal veya hizmetleri ya da bu hizmetlerin hammaddelerini ticari veya mesleki amaçlarla ithal ederek satım, kira, finansal kiralama veya benzer yollarla piyasaya süren gerçek veya tüzel kişilere ithalatçı denir.
- Sağlayıcı: TKHK’nın 3 maddesinin (ı) bendinde açıklandığı üzere; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilere sağlayıcı denir.
- Mal: TKHK’nın 3. maddesinin (h) bendinde deyatlı bir şekilde açıklandığı üzere; alışverişe konu olan, taşınır eşya, konut, veya tatil amaçlı taşınmaz mallar, ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi mallardır.
- Hizmet: TKHK’nın 3. maddesinin (d) bendine göre; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya da yapılacağı taahhüt edilen mal temin etme dışındaki her türlü tüketici işlemi konusuna hizmet denir. Örneğin temizlik şirketiyle anlaşarak evinizi temizletmeniz sizin temizlik şirketinden hizmet satın aldığınız anlamına gelmektedir.
- Ayıplı Mal Kavramı
TBK ve TKHK olmak üzere iki kanunda da ayıplı mal kavramına yer verilmiştir. TKHK’da ayıplı mal konusuna TBK’ndan daha kapsamlı değinilmiştir. Ayıplı mal TKHK’nın 8. maddesine göre; tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır. Ayrıca ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullama klavuzunda ya da reklam veya ilanlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen satılanın özelliklerine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini, tüketicinin satılandan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar da ayıplı mal olarak kabul edilir. TBK’nun 219. maddesine göre ise; satıcının alıcıya karşı bildirdiği özelliklerin satılanda bulunmaması, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklikler barındıran mallara ayıplı mal denir.
Öte yandan; sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan süre içinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye aykırı ifa olarak değerlendirilir (TKHK m.8/f.3).
2.1.Ayıp Çeşitleri
2.1.1.Genel Olarak
TKHK’nın 8. maddesine göre; satıcının satılan hakkında bildirdiği özelliklerin eksikliği durumunda ayıp kavramı söz konusu olmaktadır. Aşağıda, kanunda yer verilen tanımlar ve açıklamalar doğrultusunda ayıp çeşitleri hakkında açıklamalarda bulunacağız.
2.1.2.Hukuki Ayıplar
TKHK’nın 8. maddesinin 2. fıkrasında hukuki ayıplardan bahsedilmiştir fakat hangi durumlarda hukuki ayıpların ortaya çıkacağı belirtilmemiştir. Satın alınan maldan hukuken faydalanmayı güçleştiren ve kullanımını hukuken sınırlandıran veya ortadan kaldıran eksikliklere hukuki ayıplar denir[1]. Yani malda ekonomik bir ayıp olmadığı halde hukuki sebeplerden dolayı kullanımının engelleniyor olması hukuki ayıplardandır. Hukuki ayıplara örnek verecek olursak; satın alınan bilgisayarın çalıntı çıkması, satılan malın satın alma işlemi sırasında hacizli olması ve bu durumun alıcıdan gizlenmesi vb. diyebiliriz.
2.1.3.Ekonomik Ayıplar
Ekonomik ayıp; malın ekonomik değerini düşüren ayıptır. Satılan maldan elde edilecek kâr, satılan malın verimi gibi ekonomik vasıfların eksik olmasıdır[2]. Örneğin; satılan malın kullanım ömrü 10 yıl olması gerekirken 3. yılda kullanılamaz hale geldiyse bu bir ekonomik ayıptır. Yukarıda bahsedilen “malın verimi” hususu budur.
2.1.4. Açık Ayıp
Satılan malda gözle görülebilen veya basit bir muayene ile fark edilmesi mümkün ayıplara açık ayıp denir. Örneğin; satın alınan aracın camının kırık olması açık ayıplardandır. Satıcının ürünün ambalajına veya faturasında alıcıyı bilgilendirmek için ayıba dair açıklama yaptığı takdirde bu ayıplar da açık ayıp sayılmaktadır. Fakat alıcı bu ayıpları bilerek ve kabul ederek ürünü satın aldığı için, kabul ettiği bu ayıplarla ilgili olarak artık herhangi bir hak iddia edemeyecektir.
2.1.5. Gizli Ayıp
Gözle görülemeyen veya basit bir muayene ile tespit edilmesi mümkün olmayan, malın kullanılmaya başlanmasından sonra ortaya çıkan ayıplardır. Örneğin; satın alınan evin çatısından su akıttığını, tüketici ancak yağmur yağdığında anlayabilir. Bu yüzden bu durum gizli ayıplardandır.
Yargıtay’ın açık ve gizli ayıbın tanımına ilişkin kararı şu şekildedir;
“Ayıba ilişkin diğer sınıflandırma, ayıbın açık ve gizli olmasına göre yapılmaktadır. Açık ayıp hemen ilk başta ya da yüzeysel bir muayene ile tespit edilebilen ayıptır. Durumun gerekli kıldığı, muayene ile anlaşılamayan ayıp da gizli ayıptır[3].”
3.Ayıplı Maldan Kaynaklanan Zarardan Sorumluluk
TKHK’nın 9. maddesine göre; satıcı, mal hakkında reklam yoluyla yapılan açıklamaların kendisinden kaynaklanmadığını ve haberdar olmadığını ispatladığı takdirde bu açıklamalardan sorumlu değildir. Buna mukabil; satıcı, malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle yükümlüdür ve teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların teslim tarihinde var olduğu kabul edilmektedir, malın ayıplı olmadığının ispatı ise satıcıya aittir. Eğer satılan mal ayıplı ise satıcı, malın üzerine ya da ambalajına mevcut ayıba dair açıklamaları belirtmek, bu ayıpları fiş veya satış belgesi üzerinde bulundurmak zorundadır. Tüketici, satıcı tarafından fiş veya fatura ile ayıbın varlığı ve niteliği ile ilgili bilgilendirildiği takdirde söz konusu ayıp ile ilgili seçimlik haklarını kullanamayacaktır. Zira bu malı ayıpları ile birlikte kabul etmiştir. Ancak bildirilen ayıplardan farklı bir ayıbın ortaya çıkması durumunda seçimlik haklarını kullanılabilecektir. Örneğin; kapısında boya olduğunu gördüğünüz bir aracı ayıbıyla kabul ederek satın aldıysanız, bu durumda mevcut ayıba karşı hak iddia edilmesi mümkün değildir ancak aynı aracın motorunda da bir ayıp söz konusu ise, yani sonradan ortaya çıkan bir ayıp daha meydana gelmiş ise TKHK hükümlerinden yararlanılabilecektir. TKHK’da ayıplı maldan kaynaklanan zarardan sorumluluğun hukuki niteliği açıkça belirtilmemiştir[4].
İKİNCİ BÖLÜM
AYIPLI MAL VE HİZMETLERE KARŞI TÜKETİCİNİN KORUNMASI
- Tüketicinin Seçimlik Hakları
Seçimlik haklar, ayıplı mal veya hizmet karşısında tüketicinin haklarını koruyabilmek için ve mağduriyetinin giderilmesi adına sahip olduğu haklardır. Seçimlik hakkını, mahkeme kararına gerek olmadan tüketicinin tek taraflı kullanabileceği kabul edilmektedir[5]. Satın alınan malda ortaya çıkan ve ispat edilmiş bir ayıp söz konusu olduğunda tüketicinin mağduriyetinin giderilebilmesi için seçimlik haklar tanınmıştır. Söz konusu haklardan kullanıldıktan veya mahkemece sonuca bağlandıktan sonra geri dönülemeyecektir[6]. TBK’nın 227. maddesi ve TKHK’nın 11. maddesinde bu dört seçimlik hak şu şekilde sıralanmıştır:
- Satılanı Geri Vermeye Hazır Olduğunu Bildirerek Sözleşmeden Dönme
Sözleşmeden dönme seçimlik hakkının kullanılması durumunda tüketici satın alınanı, satıcı ise üreticiden aldığı satış bedelini iade etmekle yükümlüdür. TKHK’nın 11. maddesinin 5. fıkrasında da açıklandığı üzere; tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü derhal tüketiciye iade edilir. Fakat söz konusu TKHK maddesi sözleşmeden dönülmesi bakımından yeterli değildir, bu sebeple TBK’nın 229. maddesine başvurmak gerekmektedir[7]. TBK’nın 229. maddesine göre; satış sözleşmesinden dönen alıcı, satın aldığı ürünü o üründen elde ettiği yararları ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür, satıcı ise kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da gidermekle yükümlüdür.
- Satılanı Alıkoyup Ayıp Oranında Satış Bedelinden İndirim İsteme
Tüketici, TKHK’nın 11. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine göre; ayıp sebebiyle ortaya çıkan maldaki değer kaybı oranında, satış bedelinin indirilmesi seçimlik hakkını kullanabilmektedir. TKHK’nın 11. maddesinin 3. fıkrasında açıklandığı üzere; sözleşmeden dönme seçimlik hakkı kullanıldığı takdirde satıcı için orantısız güçlükler ortaya çıkıyorsa tüketici ayıp oranında bedelden indirim isteme seçimlik hakkını kullanabilecektir. Yani tüketici, malı teslim etmeksizin, ödediği satış bedelinden ayıp kadar indirim yapılmasını talep etme hakkına sahiptir. İndirilecek bedelin belirlenmesi mahkemenin takdirine bağlıdır, kanunlarda herhangi bir hesaplama yöntemine yer verilmemiştir fakat mahkeme doktrindeki üç yöntemden baskın görüş niteliği taşıyan ve “nispi metot” olarak isimlendirilen hesaplama yöntemini kullanmaktadır[8]. Yargıtay’ında bu yönde kararı mevcuttur;
“…bu konuda mutlak yöntem, nispi yöntem ve tazminat yöntemi adıyla, üç ayrı yöntem önerilmektedir. Öğretideki baskın görüşe Yargıtay’ın istikrarlı uygulaması, hakkaniyete en uygun sonucu vermesi nedeniyle, nispi yöntem olarak adlandırılan hesaplama yönteminin benimsenmesi gerektiği yönündedir[9].”
Bu yönteme örnek verecek olursak; satış bedeli 30.000 TL olan ve motor soğutma sistemindeki problemden dolayı ayıplı bir araç olduğunu varsayalım, bu araç kampanya nedeniyle 27.000 TL karşılığında alınmış olsun, motor soğutma sistemi bozuk olan aracın değeri ise 20.000 TL olsun; 20.000/30.000 = x/27.000 formülünden x=18 sonucuna ulaşılır, 27.000-18.000=9.000 TL ise tüketiciye iade edilecek bedeldir[10].
- Aşırı Bir Masraf Gerektirmediği Takdirde, Bütün Masrafları Satıcıya Ait Olmak Üzere Satılanın Ücretsiz Onarılmasını İsteme
TKHK’nın 11. maddesinin 2. fıkrasına göre; tüketici, ücretsiz onarım hakkını üretici, satıcı ve ithalatçıya karşı kullanabilir. Aynı zamanda üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulamaz, yani bu hak kendisine karşı kullanılamaz. TKHK’nın 11. maddesinin (c) bendine göre; aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, onarım masraflarının tamamı satıcıdan alınır denerek tüketiciden hiçbir masraf karşılığı talep edilemeyeceği hususu belirtilmiştir.
- Satılanın Ayıpsız Bir Benzeri İle Değiştirilmesini İsteme
Tüketici THKH’nın 11. maddesinin (ç) bendine göre; ayıplı ürünün ayıpsız misli ile değiştirilmesini isteyebilecektir. Mesela 5 kilo böcekli unun, aynı miktarda böceksiz yani ayıpsız un ile değiştirilmesini istemek bu hakka örnektir. Misli ifadesinin kullanılmasıyla, ölçme tartma, sayma yoluyla birbirine eş olan eşyaların ayıpsızı ile değiştirilmesi mümkündür[11]. Benzerinin bulunması zor veya imkânsız olan ayıplı mallarda bu hakkın kullanılması pek mümkün olmamaktadır. Mesela, kişiye özel üretilen bir kıyafetin ayıplı olması, koltuk takımının sadece bir kişi için üretilmiş olması durumda bu hakkın kullanılması ayıpsız benzerlerinin bulunmasının neredeyse imkânsız olacağı için, ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakkının kullanılması pek mümkün olmayacaktır. Ayrıca ücretsiz değiştirmeye karar verilen hallerde, ürünün kullanıldığı zamanlara dair tazminat istenemez, çünkü satıcı da tüketicinin ödediği bedelden yararlanmaktadır. Aynı zamanda tüketici de maldan yararlandığı için satıcıdan ödediği bedelin faizini isteyemeyecektir[12]. Fakat tüketici, ayıba karşı bu hakkı kullandığı halde, satıcı tarafından ifa yerine getirilmemişse, TBK’nın 229. maddesinin 1. fıkrasına göre; tüketicinin bu tarihten itibaren ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte geri verilmesini talep etme hakkı vardır.
Tüketici yukarıdaki haklardan hangisini tercih edeceği konusunda özgürdür. Satıcı ise tüketicinin seçmiş olduğu bu hakkın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür. Ancak tüketici dava yoluyla kullandığı seçimlik hakkını, daha sonra bir diğer seçimlik hak ile değiştiremeyecektir. Diğer bir anlatım ile; tüketicinin yukarıda sayılan seçimlik haklardan sadece birini kullanma hakkı vardır.
- Seçimlik Haklarının Sınırları
2.1.Genel Olarak
Seçimlik haklarının kullanımında, hakkaniyetli olunmasını sağlamak için kanun koyucunun ve Yargıtay kararlarının belirlemiş olduğu, bir sonraki konumuzda da ayrıntılı bir şekilde anlatacağımız sınırlamalar mevcuttur. TBK’nın 227. maddesinde açıklandığı üzere; satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve alıcının uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarının kullanılmasını önleyebilir.
Tüketicinin sadece bir tane seçimlik hakkı kullanma imkanı bulunmaktadır ve seçimlik hakkını kullanmış olan tüketici, seçmiş olduğu hakkı, gerekli ve mahkemeyi ikna edebilecek bir sebep olmaksızın diğer bir seçimlik hakkı ile değiştiremeyecektir. Konuyla ilgili Yargıtay’ın da bu yönde kararı aşağıda mevcuttur;
“Açıklanan bu kanun ve yönetmelik hükümleri ışığında davaya konu olay değerlendirildiğinde; davacının oluşan hasar sebebiyle seçimlik hakkını tamir yönünde kullandığı ve hasarın tamamen giderildiği anlaşıldığından, sözleşmeden dönerek artık bedelin iadesini isteyemez[13].”
2.2.Sözleşmeden Dönme
TKHK’da sözleşmeden dönme seçimlik hakkının sınırlarını belirleyici herhangi bir maddeye yer verilmemiştir, bu yüzden TBK’nın 228. maddesinden yararlanmak yerinde olacaktır. TBK’nın 228. maddesine göre; alıcıya ayıplı olarak devredilmiş olan satılanın ayıptan, beklenmedik hâlden veya mücbir sebepten dolayı yok olması veya ağır biçimde zarara uğraması, alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı, satılandan elinde ne kalmışsa onu geri vermekle yükümlüdür. Ayrıca satılan maldaki ayıbın, malın değerine çok cüzi miktarda etki ettiği durumlarda tüketici sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacaktır. Bu duruma emsal olarak Yargıtay da bir kararında şöyle hükmetmiştir;
“Ayıbın yarattığı değer kaybının araç bedeline göre oldukça düşük olması halinde sözleşmeden dönme hakkı kullanılamayacaktır[14].”
Eğer hakim, alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanması durumunu haklı bulmaz ise bunun yerine satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir veya satılanın değerindeki eksiklik oranı satış bedeline çok yakınsa alıcı, ancak sözleşmeden dönme ya da satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesi isteme haklarından birini kullanabilir.
2.3. Satış Bedelinden İndirim İsteme
Ayıp oranında bedel indirimiyle alâkalı TKHK’da herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. Ancak, TBK’nın 227. maddesinin son fıkrasında; satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir hükmüne yer verilmiştir. Açıklayacak olursak, 30.000 TL’lik bir araçtaki ayıp sebebiyle nispi metot uygulanarak hesaplanan bedel 25.000 TL ise ayıp oranında bedel indiriminin kullanılması mümkün olmayacaktır[15]. Burada tüketici, sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme hakkına sahiptir.
2.4. Ücretsiz Onarım
Bu seçimlik haktaki sınır; TKHK’nın 11. maddesinin (c) bendinde “aşırı masraf gerektirmediği takdirde, tüm masraflar satıcıya ait olmak üzere..” cümlesiyle belirlenmiştir. Diğer bir sınır ise 3. fıkrada, “satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması halinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun olup olmayacağı gibi hususlar dikkate alınır.” denilerek açıklanmıştır. Bu seçimlik hakla ilgili diğer bir sınırlama ise; tüketiciden kaynaklanan kullanım hatalarıdır.
2.5. Ayıpsız Misli ile Değişimini İsteme
Ayıpsız misli ile değişimi seçimlik hakkının ilk sınırlaması THKH’nın 11. maddesinin (ç) bendinde seçimlik hakkını açıklarken yapılmıştır. Bu seçimlik hakkının, imkân olduğu takdirde talep edilebileceği sınırlaması açıklanmıştır. Eğer hakim ayıpsız misli ile değiştirme seçimlik hakkının kullanılmasının dürüstlük kuralına uymadığını ya da hakkaniyetli olmadığına dair bir karara vardığı takdirde bu seçimlik hakkı kullanılamayacaktır. Aynı şekilde; satıcının elinde ayıplı malın ayıpsız bir misli bulunmuyorsa, bu durumda da imkansızlık durumu söz konusudur ve bu seçimlik hak kullanılamayacaktır.
- Tazminat İsteme Hakkı
Yukarıda bahsettiğimiz dört seçimlik hakkı ile birlikte tüketici, ayıplı maldan kaynaklanan ölüm, yaralanma, diğer mallarda oluşan hasar gibi sebeplerle TKHK’nın 11. ve 15. maddesi gereğince satıcıdan tazminat isteme hakkına da sahiptir. Bu konuyla alakalı kanunda sınırlayıcı bir ifade bulunmamaktadır. Ancak, manevi tazminatta hangi durumların kusur olarak sayılıp sayılmayacağı konusunda açık bir hüküm bulunmadığından TBK’nın 56. maddesine göre karar verilmelidir. Yani, “bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda, zarar görene bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir” hükmünden faydalanmak gerekmektedir.
- Zamanaşımı
Kanunda veya taraflar arasında yapılmış olan sözleşmelerde daha uzun bir süre belirtilmediği takdirde, ayıp sonradan ortaya çıkmış olsa bile ayıplı maldan sorumluluk malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren iki yıl sonra zamanaşımına uğrar. Bu süre konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda beş yıla yükselmektedir. İkinci el satışlarda ise satıcının, ayıplı maldan sorumluluğu bir yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmazlarda ise üç yıldan az olamaz. Eğer maldaki ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmiş ise zamanaşımı süresi söz konusu olmayacaktır. TKHK’nın belirlediği zamanaşımı süreleri tüketici aleyhine kısaltılamaz, fakat sözleşme öncülüğünde tüketicinin lehine uzatılabilir[16].
Zamanaşımı süreleri iki farklı Kanun’da düzenlenmiştir. TBK’nın 146-147. maddelerinde belirlenen zamanaşımı süreleri kesindir, TBK’nın 148. maddesinde de açıklandığı üzere, bu süreler sözleşmeyle dahi değiştirilemez. Fakat TBK ve TKHK’nın belirleyici zamanaşımı süreleri kural olarak sözleşme özgürlüğü çerçevesinde uzatılmak veya kısaltılmak üzere değiştirilebilir, fakat sürenin kısaltılabilmesini için söz konusu sürenin alacaklının takipte bulunmasını güçleştirecek kadar kısa olmaması gerekmektedir[17].
TKHK’da açıklandığı üzere; seçimlik haklarına ilişkin zamanaşımı süreleri kanunun emredici özelliğinden dolayı sözleşmeyle kısaltılamaz, eğer kısaltılmışsa, bu sözleşme hükmü geçersiz kabul edilecektir ve tarafların belirlediği süre değil, kanunun öngördüğü yasal süre kabul edilecektir. Fakat zamanaşımı süreleri tüketicinin lehine uzatılabilmektedir.
TKHK’nın 12. ve 16. maddesinde açıklandığı üzere; malın teslimi, hizmetin gerçekleşmesi tarihiyle orantılı olarak zamanaşımı süresi başlamaktadır, malın veya hizmetin ayıbı sonradan ortaya çıkmış olsa bile aynı hükümler uygulanmaktadır. Doktrindeki bir görüşe göre; zamanaşımı süresi, tüketicinin ayıbı öğrendiği andan itibaren başlamaz, tüketici ayıbı hiç fark etmeden de zamanaşımı sona erebilmektedir[18].
- Tüketici Hakem Heyetleri
TKHK’nın 66. maddesinin 1. fıkrasında da açıklandığı üzere, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tüketici işlemleri ve tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara karşı çözüm üretmek amacıyla il merkezlerinde ve ilçe merkezlerinde en az bir tüketici hakem heyeti oluşturmakla görevlidir. Tüketici hakem heyetleri, beş üyeden oluşmaktadır. TKHK’nın 68. maddesinde tüketici hakem heyetinin parasal sınırları açıklanmıştır; belirlenen parasal sınırlarla göre dava açmadan önce tüketici hakem heyetine başvurma zorunluluğu gündeme gelebilmektedir. Buna göre; değeri 4.570 Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklarda ilçe tüketici hakem heyetine, büyükşehir statüsündeki illerde değeri 4.570 Türk Lirası ile 6.860 Türk Lirası arasında kalan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetine, büyükşehir statüsü olmayan illerin merkezlerinde değeri 6.860 Türk Lirasının altındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetine, büyükşehir statüsü olmayan illere bağlı ilçelerde değeri 4.570 Türk Lirası ile 6.860 Türk Lirası arasında kalan uyuşmazlıklarda il tüketici hakem heyetine başvurmak zorunludur. Değeri 6.860 Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklarda ise direkt olarak Tüketici Mahkemesi’ne başvurulmalıdır. Söz konusu parasal sınırlar her yıl arttırılmaktadır.
- Görevli ve Yetkili Mahkeme
TKHK’nın 73. maddesinin 1. fıkrasında açıklandığı üzere; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkeme ise tüketicinin ikametgah adresinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemeleridir.
Sonuç:
Bu araştırmamızda amacımız, tüketiciyi ayıplı mal/hizmet ve bu ayıplara maruz kaldıklarında kullanabilecekleri haklar konusunda bilinçlendirmektir. Bu hakların amacı tüketicinin satıcıya karşı korunması ve ayıplı maldan doğan zararların en iyi şekilde giderilmesidir. Bu seçimlik haklarının kullanımı sırasında en önemli husus; iyi niyetin kötüye kullanılmamasıdır. Eğer hakim seçimlik haklarının kullanımı sırasında hakkaniyetli davranıldığı konusunda ikna olmaz ise seçimlik hakkı dilediği ile değiştirmekte serbesttir. TKHK her ne kadar tüketicinin korunmasına dair bir kanun olsa da üretici/satıcıyı da tüketiciye karşı koruyucu maddelere sahiptir.
*İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat. Ekim 2018’de Ergün Hukuk’a katıldı.
KAYNAKÇA
ASLAN, İ.Yılmaz; Tüketici Hukuku Dersleri, 6. Baskı, Bursa, 2016
AYDOĞDU, Murat; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2015
CANPOLAT, Önder; Üretici ve Sorumluluğu, Ankara Barosu Dergisi, 2013/2
KARAKOCALI, Ahmet ve KURŞUN, Ali Suphi; Tüketici Hukuku, İstanbul
TÜRKMEN, Ahmet; Tüketici İşlemlerinde Ayıplı Mal ve Hizmetten Doğan Seçimlik Hakların Tabi Olduğu Zamanaşımı ve Bunun Garanti Taahhütleriyle İlişkisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 16, 2014, s.3389-344
Diğer Kaynaklar;
http://www.ozay.av.tr/publication/ayipli-ifa-halinde-tuketicinin-secimlik-haklari
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E: 2003/19-184 K:2003/200 T: 26.03.2003
YARGITAY 13 HUKUK DAİRESİ E: 2012/9616 K: 2012/15676 T:18.06.2012
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E:2014/42 K:2014/202 T:03.06.2014
YARGITAY 13 HUKUK DAİRESİ E: 2013/1738, K: 2013/10679, T: 04.09.2012
[1] ASLAN, İ. Yılmaz; Tüketici Hukuku Dersleri, 6. Baskı, Bursa, 2016, s.95
[2] ASLAN, s.95
[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E:2014/42 K:2014/202 T:03.06.2014
[4] CANPOLAT, Önder; Üretici ve Sorumluluğu, Ankara Barosu Dergisi, 2013/2, s.383
[5] http://www.ozay.av.tr/publication/ayipli-ifa-halinde-tuketicinin-secimlik-haklari(Erişim Tarihi:05.12.2017)
[6] KARAKOCALI, Ahmet ve KURŞUN, Ali Suphi; Tüketici Hukuku, İstanbul, 2015, s.59
[7] KARAKOCALI ve KURŞUN; s.68
[8] AYDOĞDU, Murat; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara, 2015, s.171
[9] YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E: 2003/19-184 K:2003/200 T: 26.03.2003
[10] KARAKOCALI ve KURŞUN; s.70
[11] AYDOĞDU; s.172
[12] AYDOĞDU; s.173
[13] YARGITAY 13 HUKUK DAİRESİ E: 2012/9616 K: 2012/15676 T:18.06.2012
[14] YARGITAY 13 HUKUK DAİRESİ E: 2013/1738, K: 2013/10679, T: 04.09.2012
[15] KARAKOCALI ve KURŞUN; s.70
[16] TÜRKMEN, Ahmet; Tüketici İşlemlerinde Ayıplı Mal ve Hizmetten Doğan Seçimlik Hakların Tabi Olduğu Zamanaşımı ve Bunun Garanti Taahhütleriyle İlişkisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 16, 2014, s.3389-3448 makale, s.3395
[17] TÜRKMEN; s.3395
[18] TÜRKMEN; S.3398